27 Temmuz 2019 Cumartesi

FOTOĞRAF MAKİNELERİNİN TEMİZLİK VE BAKIMI

FOTOĞRAF MAKİNELERİNİN TEMİZLİK VE BAKIMI 

Makinelerin Bakımı
Makineniz hassas bir cihazdır. Düşürmeyiniz veya fiziksel şoka maruz bırakmayınız.
Makineniz su geçirmez değildir ve su altında kullanılmaz. Su damlacıklarını kuru bir bezle siliniz. Eğer makine tuzlu suya maruz kalırsa iyice ısıtılmış bir bezle siliniz.
Eğer makineniz ısınırsa pili çıkartınız.
Makineyi asla mıknatıs veya elektrik motoru gibi güçlü elektromanyetik alanı olan objelerin yanına bırakmayınız.
Makineyi direkt güneş ışığı alan araba gibi yerlerde bırakmayınız. Yüksek ısılar makinenize zarar verebilir.
Objektifin, vizörün, aynanın, gövdenin ve netlik ekranının üzerindeki tozlardan hava pompası kullanınız. Makine gövdesini veya objektifi temizlemek için organik çözücüler olan temizleyicileri kullanmayınız. İnatçı kirler için makinenizin yetkili servisine başvurunuz.
Makinenin elektrik kontaklarına parmaklarınızla dokunmayınız.
Makineyi uzun süreler kullanmayacaksanız pilleri makineden çıkartınız ve emniyetli bir yerde saklayınızız.
Makineyi karanlık oda veya kimyasal maddelerin bulunduğu yerlerde saklamayınız.
Eğer makine uzun süre kullanılmadıysa makineyi yeniden kullanmadan önce tüm fonksiyonlarını test ediniz.
Objektifi makineden çıkardıktan sonra objektif kapaklarını takınız veya objektifi arka ucu yukarı bakacak şekilde koyunuz, böylece objektif yüzeyinin ve elektrik kontaklarının çizilmesini önlersiniz.

Makinelerin Temizliği
Fotoğraf makinesi kullandıktan sonra kuru bir yerde saklanmalıdır. Nemli ortamlar makinenizin parçalarında leke ve oksitlenmelere yol açabilir. Makinenizin kapaklarını takıp kılıfları içinde saklamalısınız. Toz ve lekeler fotoğraf makinelerinin baş düşmanıdır. Aksi durumlarda negatif üzerinde lekeler ve noktalar meydana getirir.

Çekiminiz bittikten sonra filminizi çıkartıp makinenizi kapalı duruma getirip objektifinizin ön ve arka kapaklarını takınız.
Objektifinizi çıkartıp kapaklarını takınız.
Nemli ancak güderi veya benzeri bir bez ile üzerindeki tozu alınız.
Makinenizin vizörünü de nemli bez ile silebilirsiniz.
Makinenizin üzerinde bez ile ulaşamadığınız bölümleri kulak pamuğunu hafif alkole batırıp silebilirsiniz.
Makinenizin objektif yuva kapağını açınız.
Objektif yuvasında bulunan ayna ve üstündeki ekrana hiçbir şekilde dokunmadan hava pompası yardımıyla makine içindeki tozları temizleyiniz. Hava pompasını makinenize 45 derece açı ile tutarsanız hava pompası tozları makinenizin dışına üfleyecektir.
Daha sonra film kapağını açınız, film şasesi ve gövde içine ve makinenizi B konumuna getirip deklanşöre basarak ayna yukardayken de aynı işlemi tekrarlayınız.


Bu işlemleri yaparken çıkaramadığınız lekeler olması durumunda samur fırça yardımıyla temizleyebilirsiniz. Ancak makinenizin hassas parçaları olduğundan dikkatli ve bastırmadan temizlenmesi gerekir.

Makinenizi temizleme işlemini bitirdikten sonra makinenizin objektif kontak pabuçları, pil yuvaları gibi metal aksamlarına bakılmalı herhangi bir oksitleme olup olmadığı kontrol edilmelidir.

Eğer oksitlenme var ise teknik serviste onarımı sağlanabilir. Ancak pil yuvasında oluşan oksitlenmeler (az miktardaysa) sert silgi kullanarak silinebilir.

Makine ayna kalktığında çarpma basıncını hafifleten süngerin de kontrol edilmesi gerekir. Aşınma olması durumunda teknik serviste onarımı sağlanabilir.

Makine gövdesini pillerini çıkarıp gövde objektif kapağını kapatıp kılıfına kaldırınız. Makine gövdesinden ayırdığınız objektifinizi kapakları kapalı durumda nemli bez ile oluşan tozları siliniz. Objektifin arka kapağını açıp hava pompası ile tozları dışarı üfletiniz. Çıkmayan leke veya tozları samur fırçanızla çıkarınız. Gövdeye temas eden elektrik kontak pabuçlarında herhangi bir oksitlenme olup olmadığını kontrol ettikten sonra objektif arka kapağını kapatınız.

Objektif ön kapağını açınız.  Objektif ön merceğinin kusurları yok etmek için özel bir kaplaması vardır. Objektif ön merceği de asla dokunulmaması gereken parçalardandır. Objektif ön merceği hava pompası ile tozlarını dışarı üfleterek temizlenir.  Fırça ne kadar yumuşakta olsa kullanılmaz. Eğer çıkmayan lekeler varsa objektifler için özel lens solüsyonundan bir damla damlatılıp özel üretilmiş optik temizleme kâğıtları ile bastırmadan lens ön camını temizleyebilirsiniz.

Temizlik Yaparken Dikkat Edilecek Noktalar

Makineniz için tanımlanmamış olan pilleri, güç kaynaklarını ve aksesuarları kullanmayınız. Pil kutusuna kısa devre yaptırmayınız, parçalamayınız ve modifiye etmeyiniz. Pil kutusuna ısı uygulamayınız. Pil kutusunu suya veya ateşe, yangın, fiziksel şoka maruz bırakmayınız. Pil kutusunu kutupları ters (+ -) olacak şekilde yerleştirmeyiniz. Makinenin, aksesuarların, bağlantı kablolarının vs. elektrik kontaklarına herhangi bir yabancı nesne sokmayınız. Eğer pil kutusunda akma meydana gelirse, renk değişikliği olursa, deformasyon oluşursa, duman veya koku oluşursa derhâl pil kutusunu çıkarınız. Akan pil kimyasallarının gözlerinize, derinize ve elbiselerinize bulaşmamasına dikkat ediniz. Makineyi veya aksesuarlarını kullanmadığınız zamanlarda saklamadan önce pil kutusunu sökünüz ve aksesuarları çıkarınız.

Makine Temizlik Malzemeleri 

Fırça
Pompa
Süet veya çeşitli bezler
Temizlik kâğıtları
Temizlik sıvıları

Fotoğraf Makinelerinin Korunması 
Fotoğraf makinesinin taşınması önemli bir konudur. Mutlaka boyun askısı kullanılmalı ve sağlam bir şekilde bağlanmalıdır. Askı ne çok kısa ne de çok uzun olmalıdır.
Mümkünse özel bir taşıma çantası kullanılmalıdır. Özel bir çanta kullanılmayacaksa çantanın yer ile temas eden yerleri desteklenmeli, makine çanta içinde düzgün bir şekilde sabitlenmelidir.
Gövde ve lensler, çanta içinde çok sıkışık bir konumda olmamalıdır. Ancak gevşek bir saklama da cihazların sallanmasına ve zarar görmesine sebep olabilir.
Titreşim, bağlantı parçalarının gevşemesine ve bu sayede tüm elemanların zarar görmesine neden olabilir. Bu yüzden fotoğraf çantası titreşimden uzak bir ortamda taşınmalıdır. Örneğin araba zemini yerine koltuk tercih edilmelidir.
Fotoğraf çantaları da arada bir elektrik süpürgesi ile temizlenmeli ve biriken tozlardan arındırılmalıdır.
Kullanılan hafıza kartları, gövdeye takılmadan önce kontrol edilmeli, toz ve kirden arındırılmalıdır. Kırık ya da çatlak kartlar kullanılmamalıdır. Ayrıca kartları takarken yönlerine dikkat edilmeli, kapaktaki işaret doğrultusunda doğru yönde takılmalıdır.
Hafıza kartları kapasitesi tam olarak dolana kadar kullanılmamalı mutlaka bir miktar boşluk bırakılmalıdır. Ayrıca hafıza kartları veri aktarımı sırasında çıkartılmamalıdır.
Kullanılmayan hafıza kartı, koruma kutusunda toz ve kirden uzak bir şekilde saklanmalıdır. 
Aynı çantada sıvı kapları ya da şişeler taşınmamalıdır.
Yüksek miktardaki sıcaklık geçişleri, makine içerisinde yoğuşmaya sebep olabilir. Örneğin uzun süre soğuk bir ortamda (kış mevsiminde arabanın bagajında) beklemiş olan fotoğraf çantası, sıcak bir ortama (ev içine) getirildiğinde, makine hemen çıkartılmamalı, bir süre ortam sıcaklığına gelmesi beklenmelidir. Aksi hâlde henüz soğuk olan iç aksamlar üzerinde yoğunlaşacak olan su buharı, cihazın çalıştırılması durumunda hasara sebep olabilir.
Fotoğraf makineleri genel olarak 0-40 derece arasındaki sıcaklıklarda kullanılmalıdır. Daha soğuk ya da sıcak olan dereceler, makineye zarar verebilir.
Tozlu, nemli ve kirli bir ortamda çekim yapılacaksa (taş ocağı, şelale, kumlu saha vb.) mutlaka özel koruyucular (örtü, torba vs.) kullanılmalıdır.
Makine kar ya da yağmur yağışı altında kullanılacaksa şemsiye kullanılmalıdır. Ayrıca su geçirmeyen plastik torba koruyucular da mutlaka kullanılmalıdır.
Flaş kızağı, içeri kaçabilecek sıvılara karşı bir kapakla kapatılmalıdır.
Her çekim sonrası gövde, lens, batarya, hafıza kartları ve diğer tüm aksesuarlar temizlenmelidir.
Fotoğraf makinesi yüzeysel olarak sıvı ile temas ederse hemen batarya çıkartılmalı ve cihaz yumuşak bir bezle silinmelidir. Olası bir hasara sebebiyet vermemek için makine tam olarak kuruyana kadar bir süre kullanılmamalıdır.

FOTOĞRAF MAKİNESİNİN EKİPMANLARI

FOTOĞRAF MAKİNESİNİN EKİPMANLARI

Fotoğraf Makinesinin Ana Elemanları 

Makine Gövdesi
Karanlık bir kutudan ibaret olan makine gövdesi; kompakt makinelerde objektife bağlı, SLR makinelerde ise objektiften bağımsızdır. Tüm modellerde gövde üzerinde görüntünün oluşabilmesi için temel parçalar vardır.

Makine gövdesinde olması gereken parçalar:

Net ve aydınlık bir görüntü için bir mercek ve bu mercekten geçen ışınların şiddetini denetleyebilmek için bir diyafram (iris)
Işığın istediğimiz zaman geçebilmesi için açılır kapanır bir kapak ya da örtücü (obtüratör)
Örtücü sisteminin hareketini başlatabilmek için bir deklanşör
Örtücüden istediğimiz süre kadar ışığın geçmesini sağlayabilecek hızı ayarlayabilen bir başka kontrol düzeneği (enstantane ayarı)
Nereyi fotoğrafladığımızı görebilmek için bir bakaç (vizör)
Film koyma haznesi
Film sarma kolu
Biten filmi geriye sarma kolu
Numaratör
Film hızı ayar düğmesi
Flaş bağlantı yuvası
Bulunduğumuz ortama göre ışığın şiddetini ölçebilecek bir ışıkölçer (pozometre)
Telemetre
Teknolojideki gelişmelere bağlı olarak daha değişik özellikle sahip fotoğraf makineleri  de üretilmiştir.

Diyafram
Objektif üzerinde merceklerin arasında yer alır. Kısılıp açılarak film düzlemi üzerine gelen ışığın miktarını ayarlar. Diyafram göz bebeği gibi çalışır. Yani fazla ışıklı ortamda göz bebeklerimizin  kısılması, ışığın yetersiz olduğu zamanlarda göz bebeklerimizin açılması gibi. Diyafram objektiflerin üzerinde bulunan diyafram halkası(diyafram bileziği) vasıtası ile ayarlanır ve diyafram açıklıkları değerleri “f” ile gösterilir.

Standart diyafram açıklıkları değerleri: 
f:1.2 - f1.4 - f1.8 - f2 - f2.8 - f4 - f5.6 - f8 - f11 - f16 - f22 - f32 

Enstantane (Örtücü, Obtüratör) 
Film düzlemi üzerine düşecek "ışığın süresini"   yani "poz süresini"  denetleyerek  filmin önünü kapatan sistemdir. Deklanşöre basıldığında bu perde açılır ve ayarlanmış olan obtüratör hızı(enstantane) süresince açık kalır. Standart enstantane değerleri: 
1/1, 1/2, 1/4, 1/8, 1/15 1/30, 1/60, 1/125, 1/250, 1/500, 1/1000, 1/2000 

Merkez örtücüler 
Mekanik olarak tetikleyen yaylı yapraklar, objektiften bağımsız gören kameralarda bulunur. Deklanşöre basıldığı anda yapraklar açılır ve ışığın girmesini sağlar ayarlanan enstantane değeri sonunda ise yapraklar kapanır.

Yaprak örtücüler 
Birbiri üzerinde kayabilen çelik yapraklar sayesinde dairesel dönme hareketi sonucu açılıp film düzlemine ışık girmesini sağlar, kapanarak ışık girmesini engelleyerek sessiz ve titreşimsiz çalışır. Genelde günümüzde bu tipte örtücüler kullanılmaktadır.

Perdeli örtücüler  
Yatay hareketli bez veya dikey hareketli çelik perdelerden oluşur. Örtücü düğmesine basıldığı anda ilk perde hareket ederek filmin önünü açar ve film düzlemine ışık girmesini sağladıktan sonra ikinci perde birincinin üzerine kapanarak ışığın girmesini engelleyerek  çalışır. 

Fotoğraf Makinesinde Enstantene ve Diyafram Ayarı Yaparken Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar 
Pozlandırmayı üç etken belirler: filmin ışığı olan duyarlılığı ya da "hızı" (ASA/ISO), obtüratörün açık kalma süresi (enstantane), diyafram açıklığı. Doğru pozlandırmanın elde edilmesi, özellikle fotoğrafçılığa yeni başlayanlar için oldukça zordur. Bu konuda, zaman zaman profesyoneller bile hata yapabilir. Öte yandan günümüzün yarı ya da tam otomatik pozlandırma programlı fotoğraf makineleri diyafram ve enstantaneyi otomatik olarak ayarlar ve genellikle iyi sonuç verir. Ancak pozometrelerin yanılması, net alan derinliği ve cismin hızının istenilen oranda saptanmaması gibi nedenlerle etkin bir görüntü elde edebilmeniz için elle (manuel olarak) poz ayarı yapılabilen, diyafram ve enstantane öncelikli pozlandırma programı olan bir makine tercih etmelisiniz. 

Objektif 
Fotoğraf makinesinin önünde bulunan ve konunun tüm noktalarının film duyarkatı üzerine düşmesini sağlayan mercek ya da mercekler grubuna objektif denir. Çekilecek nesneden gelen ışıkları toplayarak ışığa duyarlı film üzerine net düşmelerini sağlar. Fotoğraf makinesinin en önemli parçasıdır.  Bir objektif üzerinde çoğunlukla diyafram ayar halkası, netleme halkası gibi kontrol düzenekleri bulunur . 

Objektiflerin özellikleri
Işık geçirgenliği / aydınlanma indisi (liminozite) 
Objektifin en geniş diyafram açıklığında ışığı geçirme miktarıdır. 
Işık geçirgenliğinin fazla olması o objektifin kötü ışık koşullarında çekim yapabilme, dar alan derinliği elde etme veya yüksek örtücü (obtüratörenstantane) hızlarına çıkabilme özelliklerini artırır. Işık geçirgenliği yüksek olan objektiflere "hızlı objektif" denir.
Çözme gücü 
Çizgi ayırma gücü de denir. Bir milimetrelik bir aralıktaki çizgi ayırma gücünü gösterir. Yani 1 mm'lik şerit içine en çok çizgiyi net olarak tespit eden objektifin çözme gücü çok üstündür diyebiliriz. 
Alan derinliği 
Objektifin netlediği yerin önünde ve arkasında net olarak görünen mesafedir. Az açık diyafram (f:16 f:22 vb.) değerlerinde çekilen fotoğraflarda alan derinliği fazladır. Yani fotoğrafta net olan kısımlar daha çoktur. Geniş açılı objektifler dar açılı objektiflere göre daha büyük alan derinliği mesafesine sahiptir. 
Keskinlik
Birbirine yakın bölgelerdeki kontrastın yüksekliği görüntü kalitesini artırır. “Fotoğraftaki farklı renkler arası geçişin gerçekleştiği yerlerin keskin bir şekilde olması” diye açıklanabilir. Bu keskinliği ışık geçirgenliğinin yüksek olması sağlar. 
Görüş açısı 
Objektif çeşitleri genelde görüş açılarına göre; balık gözü,geniş açılı, normal açılı, dar açılı, makro ve zoom objektifler olmak üzere 6 ana grupta sınıflandırılır. 
Normal açılı objektif 
Görüş açısı insan gözünün görebildiği açıya yakın olan objektiflerdir. 

Geniş açılı objektif 
Görüş açısı normal objektiflerden daha geniş olan objektiflerdir. Alan derinlikleri fazladır. Özellikle çok dar alanlarda çalışırken en geniş görüntüyü elde etmek için kullanılır. Odak uzunluğu küçüldükçe kenarlara doğru bozulmalar artar. 17mm- 28mm arasında kalan objektifler geniş açılı objektiflerdir. 

Dar açılı / tele objektifler 
Görüş açısı normal objektiflerden daha dar olan objektiflerdir. Fazla yaklaşılamayan portre, spor veya doğa gibi konuların çekimlerinde kullanılır. 100mm, 200mm, 300mm, 400 mm ve benzeri objektifler dar açılı objektiflerdir. 

Makro objektif 
0mm, 100mm,125mm sabit açılı objektiflerdir. Konuya 1/1 ile 1/10 gibi oranlarda çok yakın çekimler için kullanılır. Doğa fotoğrafçıları için vazgeçilmez bir parça olup her zaman yanlarında bulundurmada yarar vardır. Odak uzaklığını artıran halkaların uydurulabildiği objektiflerle daha da yakın çekimler yapılır. 

Değişken odaklı / zoom objektif 
Görüş açısı değişebilen objektiflerdir. Sabit objektiflere göre daha kolay çerçeveleme yapılmasını sağlayarak objektif değiştirmeyi en aza indirir. 28-70mm, 28-210mm, 35-70mm, 100-300mm, 100-400mm ve benzeri aralıklar içinde görüş açısı değişebilen objektiflerdir. 
Sabit objektiflere göre kullanılan mercek sayısının fazla oluşu görüntü kalitesinde az da olsa kayıplara neden olur. 

Aynalı objektif 
Görüş açısı değişmeyen 500mm ve üstü objektiflere denir. Fazla yaklaşılamayan spor, doğa gibi konuların çekiminde veya "perspektif yığılma" etkisi elde etmek amacıyla kullanılır. Alan derinliğinin çok dar ve ışık geçirgenliğinin (1:8, 1:11) olması yanında çok hantal olmaları çekim sırasında sallanmaya karşın sehpa kullanılmasının zorunluluğu kötü taraflarıdır. 

Balıkgözü objektif 
Balıkgözü objektiflerde dikey ve yatay çizgiler anormal şekilde bozulmalara (distorsiyon) uğrar. Kullanım alanları sınırlı olmakla beraber yaratıcı görüntüler elde etmek için kullanılır. 6mm16mm arasında kalan objektifler balıkgözü objektifleridir.

Fotoğraf Makinesisinin Yardımcı Elemanları 

Flaş
Flaş, aydınlatmanın yetersiz olduğu hâllerde ya da aydınlanma kontrastını azaltmak için kullanılan, gün ışığı renk ısısına sahip bir yardımcı ışık kaynağıdır. 

Çeviriciler (Tele Converter) 
Tele converter objektif ile makine arasına takılan bir aparattır. Elinizde bulunan aparatta belirtilen “x” değerine göre objektifinizin odak uzaklığını arttırır. Objektifinize yansıyan orta bölgeyi büyütmeye yarayan bir parçadır. Bir nevi close-up lens gibi çalışır. Örnek vermek gerekirse x2 br teleconverter görüntünün ortasında 12x18mm’lik bir parçayı 24x36mm’lik bir boyuta getirir. Teleconverter ışığın yoğunluğunu biraz azaltır. Film hızınızla (ISO) bu dengelemeyi rahatlıkla sağlayabilirsiniz. 

Genişleticiler ( Extender ) 
Körük gibi fotoğraf makinesi ile objektif arasına takılır ve önündeki objektifin odak uzaklığını arttırır. Örneğin; 2X‘lik bir extender 50mm’lik bir objektifin odak uzaklığını 100mm yapar ya da 70X 210mm’lik bir zoom objektifle kullanıldığında bu zoomun odak uzaklığını 140X 420 mm yapar. Ancak renk doygunluğunu da bu paralelde düşürdüğü için zorunlu olmadıkça kullanılmamalıdır. 

Magazin
Orta ve büyük format fotoğraf makinelerinin gövdesine takılıp çıkarılabilen parçadır. Makinelerin özelliğine ve modeline göre film boyutunu değiştirmek, farklı ASA’da ve renkte film kullanmak için yararlanılır. 

Körük
Büyük ve bazı orta boy kameralarda bulunur. Objektifle filmi düzlemi arasında bir körük vardır ve objektif ya da film düzlemi ileri geri hareket ettirilerek netleme yapılır. Görüntünün kadraj ve netlik kontrolü ise üstten bakılan bir buzlu cam üzerinden izlenebilir. 

Ekstra Pil Yuvaları (Batery Grip) 
Battery grip; SLR fotoğraf makinelerinde, makinenin alt kısmına takılan ekstra bataryadır. Bu sayede fotoğraf makinenizin bataryası bittiğinde de fotoğraf çekmeye devam edebilirsiniz. 

Çanta
Hem fotoğraf makinesi ve objektiflerin hem de diğer bazı yardımcı malzemelerin ayrı ayrı konulabileceği bölmeleri olan ve genellikle omuzda taşınan farklı büyüklükte ve kalitede türleri bulunan çanta, fotoğrafçıların önemli malzemelerinden biridir. 

Harici Kumanda ( Deklanşör ) 
Özellikle uzun pozlamada fotoğraf makinesinin deklanşörüne basıldığında fotoğraf makinesinin aldığı titreşim fotoğrafa yansıyabilir. Bu durumlarda kablo deklanşörle deklanşörü tetiklemek tercih edilir. Genellikle kablo deklanşör kullanıldığı durumlarda makine üç ayakla sabitlenir. Kablo deklanşörlerde bulunan tek tuşun iki fonksiyonu vardır. Yarım basıldığında odaklama, tam basıldığında fotoğraf çekmeye yararlar.  Günümüzde kablo deklanşör portuna takılan radyo frekanslı uzaktan kumandalar da vardır. Kablo deklanşörlerde olduğu gibi deklanşöre yarı basıldığında odaklama yapabilenleri mevcuttur. 
 

Filtreler
Filtreler, objektifin önündeki yivli bölüme vidalanarak takılan ve ışığı süzen cam yüzeylerdir. Siyah beyaz filmlerde renk tonu farklılıklarını ortadan kaldırmak, ayrıntıları koruyarak kontrastı değiştirmek, renkli filmlerde ise değişik renk ısı derecelerinde kullanmak üzere ve tüm filmlerde kimi özel etkileri elde etmek için kullanılan çeşitli renkteki jelâtin ya da camdan yapılmış malzemeye filtre denir. 

UV filtre 
UV ışınlarının baskın olduğu deniz kıyıları ve 1500 metre'nin üstündeki yükseltilerde çekilen fotoğraflarda, UV radyasyonu sebebi ile kontrast düşmesi ve mavi renk hakimiyetinin artması izlenir. Bunu önlemek için yapılan cam filtrelere hafif sarı bir renk de eklenerek UV tutuculuğu arttırılmıştır. Bu filtreler, günümüzde sky light filtreleri gibi bir tür objektif koruyuculuğu görevi yapmaktadır. 

Skylight filtre 
SKY filtrelerinin poz değerleri üzerinde değişikliği gerektirecek bir etkileri yoktur. Konuların renk tonu üzerindeki etkileri ise fark edilemeyecek kadar azdır. SKY filtrelerinin objektifin önünde devamlı durmalarının, objektifin kirlenmesini, çamurlanmasını, üzerinde parmak izi meydana gelmesini ve deniz manzaralarının fotoğraflarının çekiminde ise objektifin ıslanmasını önleme gibi faydaları da vardır. 

Polarize filtre 
Kaynağından çıkan ışık, hiçbir yansıtıcı madde ile karşılaşmazsa (su, metal, cam) sonsuza kadar birbirine paralel demetler hâlinde ilerler. Ancak, yukarıda saydığımız maddelerden biri ile karşılaştıkları zaman, fotoğrafta ortaya çıkan parlamalar, renk doygunsuzluğu ve netsizliklere neden olur. Bunları önlemek için polarize filtre kullanılır. 

FOTOĞRAF MAKİNELERİ

FOTOĞRAF MAKİNELERİ
Fotoğraf sözcüğünü 1839’da ilk kez Fransız kütüphaneci Sir John Herschel kullanmıştır. Herschel’in Latince “photo” (ışık) ve “graphein” (yazmak, çizmek) sözcüklerini birleştirerek elde ettiği “ışıkla çizmek” anlamındaki “Photographe” sözcüğü kabul görerek tüm dünyaya yayılmıştır. 

Fotoğraf Tarihi
Fotoğraf çekmek için gerekli araç gereçlerin başında gelen fotoğraf makinesinin temeli olan karanlık kutu (camera obscura) ilk kez 10. yy.da Arap bilim adamı (optikçimatematikçi) İbni-l Haysem tarafından güneş tutulmalarını izlemek için kullanılmıştır. Bu karanlık kutunun çalışması; karanlık bir odanın bir duvarına iğne deliği açıldığında dışarıdaki cismin görüntüsünün karşı duvara ters olarak düşmesi şeklindedir. 

Asıl fotoğrafçılık 19.yy.ın başlarında Fransız fizikçi Joseph-Nicéphore Niepce ile başlar. Niepce 1826 yılında kimyasal işlemler yoluyla kalıcı görüntü elde eden ilk kişi oldu. 1840'da İngiliz Willam Hanry Fox Talbot duyarlı kağıt üzerine görüntü ve daha sonraki banyo işlemlerini geliştirdi. Daguerre “Daguerrotype” adını verdiği bu buluş, fotoğraf makinesinin içine yerleştirilebilen, ışığa duyarlı hâle getirilmiş metal tabakalardan oluşuyordu. Bu tabakalar sayesinde fotoğraf çekim süresi 8 saatten 3 dakikaya düşmüştü. 

1878 yılında Eadweard Muybridge’in ünlü fotoğrafı, dörtnala ileri koşan bir atın gerçekte nasıl olduğunu gösterip hareket eden şeyleri incelemede insan gözünün yetersizliğini kanıtladı. Bu fotoğrafın çekilmesiyle sinemanın yolu açılmıştır. 

1947 yılı önemli bir senedir. Çünkü Edwin Land, polaroid fotoğraf sistemini geliştirir. Bu sistemin özelliği çekimden kısa bir süre (1 dakika) sonra makineden pozitif fotoğrafın alınmasıydı. Kolay taşınabilen ilk fotoğraf makinesi üretimine ise 1928 yılında George Eastman Kodak tarafından geçildi. Seri üretim fotoğraf makinesinin daha geniş kitlelere ulaşmasını sağladı. 1935’te Kodak şirketi ilk renkli film olan Kodakrom’u buldu ve bu tarihten itibaren renkli fotoğrafçılık başladı. 

Fotoğraf Makinesi Çeşitleri 

Büyük boy fotoğraf makineleri 
Bu fotoğraf makineleri daha çok stüdyo, mimari ve teknik alanlarda kullanılır ve bu fotoğraf makineleri 18x24 cm ,13x18 cm ,10x15 cm ,9x12 cm gibi plaka film ile çalışır. Büyük fotoğraflarda grensiz fotoğraf basımına olanak verdiği için kullanılır. Bu fotoğraf makinelerinin objektiflerinin lüminoziteleri(ışık geçirgenlikleri) düşük olduğundan(1/5,6 ,1/6,3) yumuşak hatlı ve bol detaylı sonuçlar verir.

Orta boy fotoğraf makineleri 
Bu fotoğraf makineleri iç ve dış çekimlerde , stüdyo fotoğrafçalığında yaygın olarak kullanılan fotoğraf makineleridir. Bu makineler 120 roll film diye adlandırılan 4,5x6 cm ,6x6 cm. , 6x9 cm boyutlarında şerit hâlinde film kullanır. Objektif lüminoziteleri genellikle 1/2,8 ,1/3,5 , 1/4,5 ‘dir. 

Küçük boy fotoğraf makineleri 
Günümüzde genel olarak kullanılan 35 mm eninde olduğu için 35 mm diye adlandırılan 24x36 mm boyutunda film kullanır. Bu makinaların günümüzde yaygın olarak kullanılmasının nedenlerini şöyle sıralayabiliriz;  Hafif olması ve kolay taşınabilmesi, filmlerinin diğer filmlere nazaran ucuz olması, çok çeşitli objektif ve filtre seçeneğinin olmasıdır. Tek kusuru ise büyük boy fotoğraflarda fazla gren vermesidir.

Instamatic fotoğraf makineleri 
Fotoğrafçılıktan hiç anlamayan bir kişinin bile kolaylıkla kullanabileceği türden, eski kutu makinelerinin modernleştirilmiş şekli olup fix diyafram ve fix netlikte objektiflere sahiptir ve bu objektifleri değiştirme olanağı yoktur.

Polaroid fotoğraf makineleri 
Bu makineler, amatörlere 15-45 saniyede hazır fotoğraf çıkarır. Paketler içinde makinenin arka şasesine yerleştirilen kart, fotoğraf çekiminin ardından iki silindir arasından geçerek kart içindeki kimyasalla dolu madde patlar ve kart üzerine yaydığı kimyasal sayesinde develope işlemini gerçekleştirir. 

İğne deliği fotoğraf makineleri 
Bu fotoğraf makineleri ilk olarak kullanılan fotoğraf makineleri olup bir kara kutunun ön kısmına açılmış olan iğne deliği büyüklüğünde bir delikten geçen ışık, film düzlemi üzerine düşürülerek görüntü elde ediliyordu. 

Kompakt Makineler 
Ülkemizde çok yaygın olan bu tip fotoğraf makinelerinin popüler olmalarının başlıca üç nedeni vardır. Birinci neden, küçük, hafif ve kolayca taşınır olmalarıdır. Tatil, hatıra ve aile fotoğrafları için ideal sayılırlar. Yanımızda taşıyabileceğimiz bu tür fotoğraf makineleri sayesinde ilginç olayları anında görüntüleyebiliriz.  İkinci neden, kullanılmalarının son derece basit olmasıdır. Genel olarak kompakt makineler için teknik ayarlamalar gerekmemektedir. Modellerinin büyük çoğunluğunda flaş bulunduğundan, iç mekânlarda da kullanılmaları mümkündür. Sonuç olarak hem netlik ayarlı hem de doğru ışık ölçümü ile fotoğraf çekilebilmesi için yapılacak tek şey vizörden bakarak deklanşöre basmaktır. Üçüncü neden ise bu tür cihazların diğerlerine göre oldukça ucuz olmasıdır. 

Tek Objektifli Refleks Makineler (SLR -Single Lens Reflex) 
Bu tip makinelerde değiştirilebilen objektifler kullanılabilmektedir. Bu sayede geniş mekânların görüntülenebilmesi, çok uzak mesafelerin ya da makro çekimlerin yapılabilmesi mümkün olabilmektedir. Doğrudan müdahale ederek yardımcı yapay ışık veya flaşlardan yararlanarak varılabilecek sonuçlar sınırsızdır. Objektiflere takılabilecek ek optiklerle, filtrelerle, fotoğrafçı sayısız arayış ve deney olanakları bulur. 

Digital Fotoğraf Makineleri ( EVF (Electronic Viewfinder – Elektronik Bakaçlı), ZLR (Zoom Lens Reflex), DSLR (Dijital Single Lens Refleks) ve Orta Format) 
SLR ve ayrı bakaçlı modelleri bulunan dijital fotoğraf makinelerinin, kimyasal film kullanan makinelerden en önemli farkı, görüntüyü kaydetmek için film yerine sensör ( algılayıcı) adı verilen manyetik bir ortam kullanmasıdır. Geleneksel makinelerde bulunan kimyasal film yerine, CCD ya da CMOS olarak adlandırılan görüntü algılayıcılar ve bir de manyetik saklama ortamı bulunur. Bunun dışındaki her şey (optik düzenek, vizör, diyafram, obtüratör, vb.) film kullanan makinelerle aynıdır. Oluşturulan görüntünün anında görülebilmesi, kısa sürede basılabilmesi ve çok kısa sürede uzak mekânlardaki bilgisayarlara iletilebilmesi gibi olumlu özellikleri nedeniyle son yıllarda en çok tercih edilen fotoğraf makineleridir. Standart boyutta bir film kullanma zorunluluğu olmadığından, yani çok farklı boyutlarda algılayıcılar üretilebildiği için farklı boyutlarda ve farklı tasarımlarda dijital fotoğraf makineleri üretilebilmektedir. 

EVF (electronic viewfinder – elektronik bakaçlı) makineler 
Küçük EVF makine (Basçek, otomatik, ışık ayarı genellikle yapılamaz.) 

Orta EVF makineler özellikle ışık ayarı bakımından biraz daha gelişmiştir, objektfi de biraz daha iyidir. 

Yüksek EVF makineler: EVF özelliği bazan üretici ve kullanıcılar tarafından çok istenen bir özellik olduğu için bazı ZLR ve SLR makinelere dahi EVF özelliği konmuştur, bu yüzden bu makinelerde bu özellik diğer makinelerde de üst üste binmektedir ve karıştırılmamalıdır. 

ZLR (zoom lens reflex) makineler 
Bu makinelerin SLR’den tek farkları objektiflerinin değiştirilemez olmasıdır, ZLR’lerin bir kısmıda EVF makinelerdir. Üstlerinde bir ayna veya SLR’lerde olduğu gibi bir prizma vardır, Fotoğrafçı burada optik olarak çekeceği alanı görebilir, yüksek EVF makine tipi de olabilir, yani bakacı optik gerçek bakaç olmayabilir. 

SLR (DSLR) (digital single lens reflex)  makineler 
 En komplike makinelerdir. Takılı olan tek objektifle hem çekilecek alana bakabilme hem de fotoğrafı çekme anlamında SLR kullanılır. ZLR’lerde ise takılı olan objektif sadece zoom objektif olabilir (sabit odak uzaklıklı değil). Ayrıca bu zoom objektif makineye yapışıktır, çıkartılamaz. SLR’lerde ise zoom veya sabit odak uzaklıklı her tür lensi takıp çıkarabilirsiniz. 

Çift objektifli refleks makineler (TLR - twin lens reflex) 
Görüntüyü fotoğrafçıya aktarmak için ikinci bir objektif kullanılır ve görüntü genellikle yukarı tarafa kullanıcının gözüne aktarılır. 

24 Temmuz 2019 Çarşamba

TÜRK GRAFİK SANATI TARİHİ

TÜRK GRAFİK SANATI TARİHİ

1. CUMHURİYET ÖNCESİ GRAFİK SANATI 
Damat İbrahim Paşa’nın desteği ve dönemin Şeyhülislâmı Abdullah Efendi'den alınan fetva ile müslümanların eserlerini basmaya başladıkları matbaa, 14 Aralık 1727'de İbrahim Müteferrikka tarafından kurulmuştur. Yurt dışından getirilen baskı makinası ve Latin harf kalıplarıyla kurulan matbaada din dışı konuları içeren kitaplar basıldı. Çünkü dönemin hattatları Kuran’ın sadece ve mutlaka el ile yazılması gerektiğini söylediler ve bu görüşlerini kabul ettirdiler.

Matbaada basılan ilk kitap Kitab-ı Lügat-ı Vankulu'dur (Vankulu Sözlüğü). J. B Holderman'ın "Grammaire Turque" kitabı 1730'da Osmanlı'da Latin alfabesini kullanan ilk baskı olmuştur.

Fransız Devrimi ile etkileşim ve 1839 yılında Sultan Abdülmecit’in emriyle ilan edilen Tanzimat Fermanı ülkemiz için değişim ve batıya açılma dönemidir. Fransız kültürü ile yetişen aydınlar kendi kültürel değerlerine önem vermişlerdir. Ancak batıya olan hayranlıkları da düşüncelerini etkilemiştir. Halk kitleleri ile aydınlar arasında iletişim kurabilmenin yolu yazılarda sade bir dil kullanmaktır. Bu amaçlarına ulaşmak için, matbaayı kullanarak basılan gazeteleri, yeni açılan okullar ile ortaya çıkan ders kitaplarını, yeni yayın evlerinin açılmasını değerlendirerek ulaştılar.

Bu nedenle 1860 tarihi, ülkemizde matbaacılık alanındaki gelişmelerin en yoğun olduğu dönemdir. Tercumal-i Ahval, ilk ölüm ilanın yayınlandığı ilk özel gazete Ceride-i Havadis, ilk Osmanlı Türk gazetesi Takvim-i Vekayi dönemin önemli gazeteleridir.
Tercumal-i Ahval

Ceride-i Havadis

1744 yılında Yalova’da ilk kâğıt fabrikası kurulmuştur. Ancak kağıt ucuz üretilemediğinden, ithal etmek durumunda kalınınca daha sonra farklı tarihlerde, farklı illerde açılmaya devam edecek olan ilk kağıt fabrikası kapatılmak zorunda kalmıştır.

Dönemin ilk afiş çalışması Ferah tiyatrosu için yapılmıştır. Meşrutiyet döneminin yenilikçi düşünce ortamında grafik sanatların temeli atılmıştır. Gazetelerde yer alan ev, arsa satışı, ölüm ilanlarına ek olarak ilaç, ziraat makineleri ilanlarıyla reklamcılığın ilk adımları atılmaya başlamıştır. Çeşitli kaynaklar, Osmanlı dönemi grafik sanatlarının gazete ve dergi basımlarıyla sınırlı kaldığı bilgisini veriyor. Bu nedenle afiş çalışmaları ülkemizde üretilmeyen yeni tüketim malları için kullanıldığından tanıtım afişleri de yurt dışından gelmiştir. Günümüz grafik sanatlarının ilk örneklerine, Osmanlıların son dönemi ve Cumhuriyetin ilk yıllarında rastlanmıştır. 1909 yılında ilk Türk reklam şirketi olarak ‘İlâncılık Kollektif Şirketi’ kurulmuştur. 

2. CUMHURİYET SONRASI GRAFİK SANATI
Meşrutiyetle birlikte özgürleşen düşünce ortamı grafik sanatlarda da kendini göstermiştir. Osmanlının ‘yüzünü batıya dönmesi’ olarak ifade edilen özellikle Fransa ile başlayan batı ile olan iletişimdir. Grafik sanatı ilk kez basın ilanlarıyla kendisini gazetelerde göstermiştir. Bir dönem bu ilanlarda, Arap ve Latin harfleriyle birlikte kullanılmıştır. Grafik tasarımı afişlerle Türkiye'ye girişi Cumhuriyetin ilk yıllarına rastlar. İhap Hulusi,  Münih Fehim, Kenan Temizan, Ramiz Gökçe, Atıf Tuna dönemin ünlü sanatçılarındandır. Özellikle İhap Hulusi yaptığı grafik çalışmaları ile Türkiye Cumhuriyeti’nin oluşturulmak istendiği yeni yüzünü ortaya koymuştur. 


1920’li yıllarda sanayi alanında uygulanan politikalar sonucunda ortaya çıkan girişimci sınıfı desteklemek ve koruma amacıyla çıkartılan kanunlar ile özel teşebbüs ve onun üreteceği ürünler çeşitlendi. Yeni ürünlerin tanıtılması, artan ürün çeşitliliği ve bu ürünlerin tanıtımlarını sağlamak Türk grafik tasarımı ve dönemin grafik sanatçıları için olumlu bir gelişme olmuştur. 

1940’1ı yılların en önemli isimlerinden biri olan Eli Acıman (bugün hala en büyük reklam ajanslarından biri olan Man ajansın kurucusudur), ürün tanıtım çalışmalarıyla Türkiye’nin ilk reklamcılarındandır. Grafik tasarım, 1946 yılında çok partili döneme geçiş ile birlikte yeni kurulan partilerin ve siyasi söylemlerinin tanıtımları için afişler kullanılmıştır. Bir kez daha toplumsal yaşam ve siyasi hayat grafik tasarımın ilgi alanını belirlerken, grafik tasarım da kendisini farklı bir alanda daha ortaya koymuştur. İllüstrasyonlarla başlayan siyasi afişler tipografik ifadelerle, amblemlerin kullanılmasıyla devam etmiştir.1950 yıllarında grafik tasarım ve illüstrasyon gelişme göstermiştir. Mesut Manioğlu, Ayhan Akalp, Namık Bayık bu gelişmenin önemli isimleridir. 

Daha sonra Selçuk Demirel, Bülent Erkmen, Hakkı Mısırlıoğlu, Nazan Erkmen, Emre Becer gibi isimler illüstrasyonun gelişmesine katkıda bulunmuş isimlerdir. 

1950 ve 1960'lı yıllarda çok partili dönemle birlikte Türkiye tekrar dışa açılmıştır. Yabancı yatırımların desteklenmesi sonucunda pazarlama olanakları artmış, gazete ve dergilerdeki reklamların sayısı artmış, gelişen ofset baskı teknikleriyle kitap basımı, afiş, gazete ve dergilerin sayıları artarken nitelikleri de değişmiştir.1950-1960 yıllarında bugünkü grafik tasarımın temellerinin atıldığı bilinir. Döneme özgü ekonomik hareketlilik, üretim ve tüketim malları reklam ve tanıtım alanlarında çeşitlilik, yeni ürünlere ve bu ürünlere yapılacak ambalaj tasarımlarıyla grafik tasarımın çalışma alanını genişletmiştir. 

1 Kasım 1955'te Bakanlar Kurulu kararıyla kurulan Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Okulu 1957 yılında eğitime başlamış, 1962 yılında Grafik Sanatlar ders olarak okutulmuştur. 

1968 yılında Yurdaer Altıntaş, Mengü Ertel, Sait Maden bir araya gelerek ‘Türkiye Grafik Sanatçılar Derneğini kurmuşlardır. İki yıl sonra kapanan bu dernek, 1970’lerin sonunda ‘Grafikerler Meslek Kuruluşu’ adıyla tekrar açılır. 1970’li yıllarda farklı kitle iletişim araçları devreye girmiştir. Televizyon yayınlarının başlamasıyla televizyon reklamları ve buna bağlı olarak storyboard çalışmaları kullanılmaya başlamıştır. 


Fotoğrafın kullanımında reklam ajanslarının önemi büyüktür. Reklam fotoğrafları, yeni baskı teknikleriyle ilanlarda kullanılmıştır. Zamanla gelişen basım teknikleri reklam fotoğrafçılığının gelişerek afişlerdeki yerini almasını sağlamıştır. Reklam fotoğrafçılığının gelişmeye başlaması, afışlerde fotoğrafın ağırlık kazanmasına yol açmıştır.     

1970-1980 yıllarının teknolojik olanaklarının kullanıma girmesiyle grafik tasarım ve reklamcılık açısından dönüm noktası olmuştur. Şehirleşme hızla artarken reklam ve tanıtım konusunda yeni yollara başvuruldu. Büyük boy afişler (bilboard-demir ve alüminyumdan imal edilen, araç ve yaya trafiğinin yoğun olduğu yollar ya da kavşaklara konumlandırılan reklam araçlarıdır.) ve reklam panoları grafik sanatlar için yeni bir ilgi alanı yaratmıştır. Ülkemizde ilk kez 1985 yılında kullanılmaya başlanmıştır. 
Mengü Ertel (OLİMPİYAT AFİŞİ)

1990’larda çok uluslu şirketlerin marka ve kurumlarının Türkiye’de görülmesi, grafik tasarımının önemini artırmıştır. Kurum kimliği çalışmaları Türkiye’de de yapılmaya başlanmış, sadece özel sektör değil,  kamu kurum ve kuruluşları da grafik tasarımdan faydalanmıştır. Tipografi kendi başına çalışma alanı olmuştur. 

90’lı yılların en önemli isimlerinden biri, Hollywood film afişleriyle kendisini dünyaya tanınıtan ünlü Türk grafik tasarımcısı Erhan Yücel’dir. 

Bu dönemin sanatçılarının bilgisayarı daha yetkin kullandıkları bilinir. Grafik tasarım çalışmalarında fotoğraf kullanımı artarak farklı yazı karakterleri tercih edilmiştir. İllüstrasyonlarda bilgisayar programları kullanılmış, televizyon reklamcılığıyla birlikte storyboard çizimleri ve animasyonlar yer almıştır. Daha önce el ile çizilen animasyon ve illüstrasyonlar bilgisayar programları ile yapılmaya başlanmış, fotoğraflar üzerinde de istenilen etkileri oluşturmak için bilgisayarın teknik olanakları kullanılır olmuştur. 

23 Temmuz 2019 Salı

AVRUPA GRAFİK SANATI TARİHİ

AVRUPA GRAFİK SANATI TARİHİ 

1. YAZININ BULUNUŞU 
İletişim kurma ihtiyacı ve insanın evrimi ile M.Ö. 3000 yıllarında ilk harfli alfabenin bulunması görsel yazılı iletişim sorununun çözülmesindeki en büyük aşama olmuştur.

Sümerler
Mezopotamya’da  ilk şehir devleti kuran Sümerler’in en büyük buluşu yazıdır. Sümerler, çivi yazısının bulunuşundan başka, tıp, astronomi, matematik, geometri alanlarında da gelişmiştir. Yazının üzerine yazıldığı zemin ve malzeme, yazının tipini de belirlediğinden Mısırlılar tarafından bulunan Papirüs ile çivi yazısı son bulmuştur.

Orta Asya Uygarlığı 
Doğu kültürüne ait, yazılı edebiyatın en önemli örnekleri Köktürk Kitabeleri’dir.
Tonyukuk Yazıtı, Göktürk Yazıtları'nın ilkidir. Metnin yazarı Tonyukuk’tur.

Kül Tigin Yazıtı, Kül Tiğin'in ölümü üzerine Bilge Kağan tarafından dikilmiştir.

Bilge Kağan Yazıtı, küçük oğlu Tenri Kağan tarafından diktirilmiştir, Köktürk yazısı ile yazılmıştır.

Mısır Uygarlığı 
Mısır uygarlığında kullanılan, hiyeroglif ( resim yazısı) dır. Hiyeroglif, önce taş veya tahta üzerine daha sonra da kullanılan çeşitli eşyaların üzerlerine yazıldı.

İran  Uygarlığı 
İran’da, birçok İrani dil İran kökenlidir, Farsça bunların arasında en yoğun kullanılandır.

Hint Uygarlığı 
 Dünyanın en eski dillerinden olan Sanskritçe eski Hindistan dilidir.

Çin Uygarlığı 
Geleneksel Çin yazısı günlük hayat dahil olmak üzere pek çok yerde kullanılmaktadır. Çin yazısındaki şekiller resim yazı değil, daha çok  birer damgaya (mühür)  benzer.

Batı Yazıları 

Fenikeliler
Fenikelilerin insanlık tarihine en büyük katkıları harf yazısını bulmalarıdır.

Yunan Uygarlığı 
Fenike alfabesini kullanmışlardır. Modern Yunanca Antik Yunan dili üzerine kurulmuştur. 

Roma Uygarlığı 
Latin alfabesi veya Roma alfabesi, Latin kültürünün temelini oluşturur. Latin alfabesi dünyada en çok kullanılan alfabedir. Ülkemizde Atatürk’ün yaptığı devrimler arasında yer alan yazı devrimi ile Arap alfabesi yerine Latin alfabesi temel alınmıştır.(1 Kasım 1928) 

Kağıdın Bulunuşu
Yazı, önceleri taş duvarlara mağaralara ve kilden yapılmış tabletler üzerine yazıldı. Mısır'da bulunan papirüs adı verilen bitkiden elde edilen kağıt, yazının gelişimine ve yayılmasına katkıda bulundu. 

Batı Anadolu’daki Bergama krallığında Parşömen (Bergamon) kağıdı icat edilmiş ve bilgiler kalıcı hale getirilmiştir. Bugün halâ kullanılan parşömen kağıdı, hayvan derisinden elde edildi. 

2. RÖNESANS DÖNEMİ GRAFİK TASARIM 
Grafik sanatların amacı, en sade tanımıyla mesaj iletmek ve mesajın görselleştirilmesi olarak tanımlanır. Bu tanımdan yola çıkılırsa, grafik sanatların ilk ve en önemli alanı olan afiş, çoğaltılmak için vardır. İletilmek istenen mesajlar, geniş halk kitlelerine baskıyla çoğaltılan afişlerle iletilir. Bu nedenle baskı, grafik sanatlar için çok önemlidir. 

Avrupa’da Rönesans’a kadar sadece, dinsel resimler yapılırdı. Baskı makinesinin icat edilmesinden sonra  kitaplarda bulunan resimler, ağaç baskı ile yapıldı. 

Matbaanın bulunduğu dönemde tipo baskı da bulunmuştur.  Özellikle sanat eserlerinin, tıp, bitki, hayvan çizimlerinin yer aldığı bilimsel kitaplarda baskı kalitesi ve detaylı görüntü alınabilmesi açısından gravür tekniğinin bulunması son derece önemlidir. İstenilen her alanda çizimi yapılan resimler, gravür baskı ile kitaplardaki yerlerini almışlardır. 

15.yy’da ortaya çıkan gravür baskıdan söz edince Albrecht Dürer’den söz etmeden geçmek mümkün değildir. Metal üzerine ince uçlu malzemeler kullanılarak yapılan gravür baskıda en ince detayları dahi elde etmek mümkündür. Albrecht Dürer ile gravür baskı en üst seviyeye ulaşmıştır. 

3. ENDÜSTRİ DÖNEMİ VE GRAFİK SANATI 
Günümüz grafik tasarımı en yoğun biçimiyle İngiltere’de 18.yy.da gerçekleşen Endüstri-Sanayi Devrimi ile başlar. 

1798'de Nicholas-Louis Robert tarafından kâğıt, makine ile hızla ve çok sayıda üretilir oldu. Artan ve kolaylaşan kitap basımı ile okuma yazma oranı yükseldi. Geliri artan eğitimli sınıf ile yeni kavramlar, yeni iş alanları, yeni ürün ihtiyaçları ortaya çıktı. Bu ürünlerin tanıtılması, ulaştırılması, satılması için geleneksel yöntemler terk edildi. Yeni pazarlama ve reklam anlayışı benimsendi.

Fotoğrafın Bulunuşu 
Fotoğraf 18 Ağustos 1839 tarihinde icat olarak kabul edildi. Ölüme karşı, ölümsüz olma isteği ile portreleri belgelemek amacıyla kullanıldı. Gelişen baskı teknikleriyle kendini portre fotoğrafçılığından kurtardı. Temeldeki belgeleme işlevini saklı tutarak, sanat kaygılarıyla kendine farklı konular ve teknikler buldu. Fotoğraf, resme karşı nesneyi daha gerçekçi biçimde ifade ettiği için hızla grafik tasarım ve reklamcılık içindeki vazgeçilmez yerini aldı.

Man ray, fotoğrafın yanında farklı teknikler (fotogram, kolaj, rölyef vb.) kullanarak grafik tasarımın en önemli alanı olan afişlerde istediği etkiyi yakalarken fotoğrafçılığın sınırlarını da zorlamıştır. 

Klutsis, Stalin dönemi Rusya’da iktidarın ideolojisine uygun afişler tasarlamıştır. Afişlerinde, fotoğraf ve kolajı birlikte kullanmıştır. 

Baskı tekniklerinin ilerlemesi, fotoğrafın gelişimi ve tipografinin önem kazanması ile grafik tasarım kendi görsel dilini oluşturarak resimden ayrılmıştır. 

Litografinin Bulunuşu 
Litografi (taş-düz baskı) tekniğidir. Litografi, kitap baskıları, afişler dışında sanat eserlerinin röprodüksiyon baskılarında da kullanılmıştır. Tek renkli baskılarla birlikte, birden fazla rengin kullanıldığı büyük boy afiş baskıları yapmak mümkündür. Litografi-taş baskı- çalışan sanatçılara Theodor  Gericeuld, Dalcroix, Goya ve Daumier’i örnek verebiliriz. 

Tipografinin Bulunuşu 
Gutenberg, ‘hareketli matbaa’ ile yerleri değiştirilebilen tek tek metal harfler, resimler-şekilleri gösteren klişeler kullanmıştır. Endüstri devriminden sonra modern baskı makinelerinin temelini oluşturan tipo baskı, günümüzde sadece küçük  boyutlu çalışmalarda (kartvizit) kullanılır. 

Arts and Crafts Akımı (Sanat ve El Sanatları)
19. yüzyılın sonunda İngiltere’de ortaya çıkan sanat akımıdır. Endüstri devrimi döneminde, bilimsel ve teknik gelişmelerin olanakları ile ucuz, hızlı üretilen ancak estetik kaygı taşımayan, birbirine benzeyen ürünlerdir.

Art Noveau Akımı (Yeni Sanat Akımı)
1896 yılında Fransa’da ortaya çıkan Art Nouveau akımının kökeni Art and Crafts akımına dayanır. Art Nouveau’nun mimarideki en karakteristik özelliği, yapı malzemesi olarak demir ve vitrayın kullanılmasıdır. Eyfel Kulesi dönemin en karakteristik yapılarından, vitray ise önemli detaylarından biridir.

4.YİRMİNCİ YÜZYIL VE SONRASI DÖNEMLERDE GRAFİK SANATI 
Basılı yayınların artan üretimi, grafik tasarım aracılığıyla iletişimin önem kazanmasına neden olmuştur. Basılı yayınlarla bilgi akışı hızlanmış, yayıncılık, reklamcılık ve afiş tasarımı hızla gelişmeye başlamıştır. Alois Senefelder´in 1799´da bulduğu litografik baskı (taş baskı) tekniğinin geliştirilmiş biçimi olan ofset baskı, 20 yy’da en çok kullanılan baskı çeşididir. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra daha ince grenli kalıplar ve hassas çalışan baskı makineleriyle ofset baskının kalitesi artmıştır. Geliştirilen ofset baskı tekniği üzerinde durmamızın nedeni, grafik tasarımın ürünlerinden olan, afiş, gazete, dergi ve kitapların neredeyse tamamının basımında kullanılır olmasıdır. Ofset baskı tekniğinin geliştirilmesi, grafik tasarım için son derece önemli ve vazgeçilmez hâle gelmiştir. 

Kübizmin önemli sanatçıları Cezanne, Braque ve Picasso, kolaj tekniğini kullanarak yaptıkları çalışmalarına yazı da ekleyerek afiş niteliğinde resimler yaptılar. Grafik tasarıma yaptıkları en büyük katkı, bu yeni ifade biçimleridir. 

Gelecekçilik (fütürizm), 20.yy başlarında İtalya’da ortaya çıkmıştır. Değişim konusunda sanatın da yaşam ile paralellik içinde olması gerektiğini savunur. Eski sanat anlayışının yıkılarak, yeni biçimlerin, yeni anlatım olanaklarının benimsenmesi gerektiğini ileri sürer.

Yapımcılık ( konstrüktivizm),1914 yılında Rusya'da ortaya çıkan sanat anlayışıdır. Aslında mimari bir akım olan yapımcılık, resim ve heykel sanatında da egemen olmuştur. Yalın çizgi ve malzemeler kullanılan çalışma, teknik temeller üzerine kurulmuştur. Fotoğrafın kullanımı, konstrüktivizt sanatçılarla 2. Dünya Savaşı ile başlamıştır. Devlet ideolojisini benimseyen sanatçılar çalışmalarında bu düşüncelerini sergilemişlerdir. 

Dadaizm, kültürel ve sanatsal bir akımdır. Dada, Dünya Savaşının barbarlığına, sanat alanındaki ve gündelik hayattaki entelektüel katılığa bir protesto olmuştur. Akımın özelliği, mantıksızlık ve var olan sanatın reddedilmesidir. Grafik tasarımlarda bir tuval üzerine gazete kupürleri, renkli kâğıt parçaları ya da fotoğraf parçalarının yapıştırılıp düzenlenmesinden oluşan kolaj ve fotomontaj teknikleri, ilk kez o yıllarda Dadacılar tarafından geliştirildi. Bu yeni teknikler 1924'te Paris'te başlayan gerçeküstücülük akımı sırasında da yaygın biçimde kullanıldı. İsviçre'de Hans Arp,   Hugo Ball  ve Tristan Tzara Dada, akımın önemli sanatçılarıdır. 
  
Pop art, 1950 yıllarında İngiltere ve Amerika’da ortaya çıkan sanat akımıdır. Soyut dışa vurumculuğa karşı olarak gelişmiştir. 1950‘ li yıllarda popüler kültürü eleştirmek için yola çıkan akımın en önemli temsilcisi Andy Warhol’dur. 

Op (optik) art, 1960'larda görülen bir resim akımıdır. Resmin ögeleri göz yanılsamaları oluşturacak şekilde kullanılır. Resminin rastlantıyla oluşturulmasına karşı olarak ortaya çıkmıştır. Bu nedenle sanat yapıtının kurallarının olması ve bilimsel olarak düzenlenmesi gerektiğini savunmuştur. Josef Albers ile Vasarely’nin temsil ettiği op-art, optik yanılsamalara dayanan çalışmalardır. 

1970'lerin ve 1980'lerin ünlü grafik sanatçıları arasında, Alman Otl Aicher, Michael Schirner, Hollandalı Gert Dumbar, İtalyan Francesco Saroglia, İsviçreli Wolfgang Weingart, ABD'li April Greiman, Brad Holland ve Neville Brody sayılabilir.